1. Kısmen Kamulaştırma Yöntemi

Kamulaştırmanın amacına uygun olarak belirlenen kamulaştırma sınırı içerisinde bazı taşınmazların tamamının kamulaştırması gerekmediği durumlarda taşınmazın, irtifak haklarının veya kaynağın bir kısmı kamulaştırılır.

Kısmi kamulaştırma , genelde şeritvari kamulaştırmalarda veya alanı çok büyük parsellerin kamulaştırılmasında karşımıza çıkar. Kısmen kamulaştırma yapılan taşınmazlarda kamulaştırmadan arta kalan kısım için kamulaştırma kanunun 12. maddesinde belirtilen ifadeler ve kısmen kamulaştırma sonrası mülkiyet sahip veya sahiplerinin mağdur olmaması ve kamulaştırma işlemlerinin hızlı yürümesi düşünüldüğünde;
1. Arta kalan kısmın elverişsiz ve şekil olarak araziden faydalanma veya bu alanda yapı yapmaya müsait olmaması halinde,
2. Projenin araziye uygulanması esnasında taşınmazın kamulaştırma sonrası arta kalan kısmı için yol kotu ile arazi kotu arasında fazla yükseklik farkı olması halinde,
3. İmar planı, arazi toplulaştırma planları gibi özel plan ve uygulamalar hazırlanan plan ve uygulamaların bütünü bozacak durumlarda,
4. Kamulaştırmadan arta kalan kısım, kamulaştırma öncesi yararlandığı yol, geçit hakkı gibi hizmetlerden artık yararlanamıyorsa
5. Baraj inşası için yapılan kamulaştırmalar sonunda kamulaştırma sahasına mücavir taşınmaz mallar, çevrenin sosyal, ekonomik veya yerleşme düzeninin bozulması, ekonomik veya sosyal yönden yararlanılmasının mümkün olmaması hallerinde idari yargıda dava açılmadığı hallerde mal sahibinin en geç kamulaştırma kararının tebliğinden itibaren otuz gün içinde yazılı başvurusu üzerine kamulaştırılması zorunludur.

Kamulaştırma kanunun 12. Maddesine göre;
Kısmi kamulaştırma sonrasında kamulaştırma dışında kalan kısım, imar mevzuatına göre yararlanmaya elverişli olduğu takdirde; kesilen bina, ihata duvarı, kanalizasyon, su, elektrik, havagazı kanalları, makine gibi tesislerden mal sahiplerine kalacak olanlarının eski nitelikleri dairesinde kullanılabilecek duruma getirilebilmeleri için gereken gider ve bedel, belirlenerek kamulaştırma bedeline ilave olunur. Bu suretle kamulaştırılan mücavir taşınmaz mallar hakkında 22 ve 23 üncü maddeler hükmü uygulanmaz. idare, bu taşınmaz mallar üzerinde imar mevzuatı hükümlerini de göz önünde tutarak dilediği gibi tasarrufta bulunabilir ve gerektiğinde Hazîneye bedelsiz olarak devredebilir.

Kısmen kamulaştırılan paylı mülkiyete konu taşınmaz mal, evvelce paydaşlar arasında fiilen bölünerek bir veya birkaç paydaşın tasarruf ve yararlanmasına bırakılmış ve yapılan kısmi kamulaştırma bu yerin tamamını veya bir kısmını kapsıyor ise, bu durumda kamulaştırmaya ilişkin işlemler sadece bu paydaş veya paydaşlar hakkında yürütülerek kamulaştırma bedeli payları oranında kendilerine ödenir. Pay veya paydaşların sadece bu kısım için dava hakları vardır. Taşınmaz malın kamulaştırılmayan kısmı üzerinde hakları kalmaz ve adları paydaşlar arasından çıkarılır. Kamulaştırılan bu yerler tapu sicilinde idare adına tescil olunur. Bu maddenin uygulanmasından doğacak anlaşmazlıklar adli yargıda çözümlenir.

Kısmen kamulaştırma ile kamulaştırılacak taşınmazlar için tapuya verilecek şerhler sadece taşınmazın kamulaştırılacak parçası için geçerlidir. Arta kalan kısımda taşınmazın sahipleri istediği şeyi mevzuata uygunsa yapabilir.

 

2. Trampa Yolu İle Kamulaştırma

Trampa, belli bir malın mülkiyetinin başkasına ait bir malın mülkiyetiyle değiştirilmesidir. Devlet, trampa yolu ile de mal sahibi olabilmektedir. Devlet kamu hizmetlerinin görülmesinde kullanılmayan malını gerçek ya da özel hukuk tüzel kişilerine ait mallarla trampa edebileceği gibi çeşitli kamu idare ve kurumları arasında da böyle bir değişim olabilir.(URL-3.)

Kamulaştırma kanununun 26. maddesine göre trampa yolu ile kamulaştırma için gerekli şartlar şunlardır:
1. Trampa yapılacak taşınmaz sahibinin kabul etmesi,
2. Bedelin bir kısmını veya tamamını karşılaması,
3. Trampa ile taşınmazın sahibine verilecek taşınmazın takdir edilecek kıymetin, kamulaştırılacak taşınmazsın takdir edilen kıymetinin yüzde yüz yirmisini aşmaması gerekmektedir.

 

3. Acele Kamulaştırma

Acele kamulaştırma, özel bir kamulaştırma işlemidir. Acele kamulaştırma yapan kurum veya tüzel kişiler sadece kıymet takdiri yaparak kamulaştırma işlemini başlar ve en kısa sürede tamamlar. Kamulaştırma sürecindeki çoğu işlemler daha sonra tamamlanmak üzere ertelenir.

Kamulaştırma kanunun 27. Maddesinde acele kamulaştırma yöntemi, hangi durumlarda yapılacağı ve kamulaştırma bedelinin nasıl ödeneceği ifade edilmiştir. Acele kamulaştırma, kamu yararına uygun yapılacak uygulamanın sürecini oldukça kısaltan bir işlem gibi gözükse de halk tarafından ” sormadan, ödemeden, direkt el koyma” olarak algılanabiliyor ve bu kuruma ve devlete olan güven konusunda sorunlar teşkil edebiliyor. Bu nedenle acele kamulaştırma işleminden önce işinin ehli kişi veya kişilerce uygulama alanındaki taşınmaz sahiplerine bilgiler verilmelidir.

Acele kamulaştırma kamulaştırma kanununun 27. Maddesinde şöyle belirtilmiştir:
Madde 27 – 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare: 24/4/2001 – 4650/15 md.) 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 – 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. (1) Bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedelidir

4. Kamulaştırmasız El Atma

İdarenin usulüne uygun olarak alınmış ve kamulaştırma kararı , kamu yararı kararı olmaksızın ve geçici işgal koşulları da bulunmadığı halde maliki özel kişi olan bir taşınmaza üzerinde tasarrufta bulunması işlemidir. Bu nedenle kamulaştırmasız el atma konusu bazı durumlarda hukusuz bir işlem olarak nitelendirilebilir. Kamulaştırmasız el atma ile ilgili örnek ve emsal teşkil edecek yargıtay kararları vardır. Bunlardan biri Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/12-462 E-2005/454 K. ‘dır.

Kamulaştırma yetkisine sahip bir idare, Anayasa ve yasalara uygun bir işlem oluşturmaksızın, bir kimsenin taşınmaz malına el koyar ve onun üzerinde bir tesis veya bina yapar yahut o taşınmaz malı bir hizmete tahsis ederek mal sahibinin taşınmazı üzerinde dilediği gibi kullanma hakkına karşı herhangi bir girişimde bulunursa, idare taşınmaz mala kamulaştırmasız elkoymuş sayılır.(ARCAK,1987)

Örneğin Karayolları Genel Müdürlüğü’ne ait bir taşınmazın üzerinde bir belediye usule aykırı bir imar uygulaması yaparsa, ve bu yaptığı yol belediyenin yetki ve sorumluluğunda ise bu durum kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirilir.

Anayasanın direkt olarak temel haklardan biri olan mülkiyet hakkını güvence altına almış, ancak kanuna uygun yöntemler ile yapılması halinde mülkiyete müdaheleye izin vermiştir. Mesela bir belediye imar uygulaması yaparken vatandaşın mülkiyetinin en fazla %40’ına el koyar ve tasarrufta bulunur. Bundan sonrası için bedelini ödemek ve hukuka uygun bir kamulaştırma işlemi gerçekleştirmesi gerekmektedir. Eğer yapmıyorsa bu da kamulaştırmasız el atmadır. Kamulaştırmasız el atma kavramı argo tabir ile “zorla alma” olarak tanımlandırılabilir.

Fakat her mülkiyete yapılan tecavüz ,kamulaştırmasız el atma kavramına girmez. Mesela kurumlar tarafından yapılan projeler ve imalatlar için geçici malzeme yığmak, araç veya malzeme depolamak vb geçici durumlar bu kavrama girmez. Bu kavram içerisinde olmasa dahi ortaya çıkan veya çıkabilecek tüm zararların idare tarafından karşılanması gerekmektedir. O halde kamulaştırmasız el atma, taşınmazın mülkiyet hakkından doğan yetkiyi kullanamama olarak tanımlanabilir.

Kamulaştırmasız el atmadan söz edebilmemiz için; idarenin hareketi özel mülk malikinin taşınmaz üzerinde haiz olduğu mülkiyet hakkından doğan yetkilerini kullanma imkanını ortadan kaldırmış olmalıdır. Burada taşınmazın niteliği önemlidir. Taşınmaz tarla ise ve malikin ekim dikim yapması engelleniyorsa veya arsa ise ve bina yapması engelleniyorsa mülkiyet hakkının kullanılmasına izin verilmiyor demektir. Burada mülkiyet hakkının özüne dokunulup dokunulmadığı esas alınmalıdır. Eğer bir arsaya bina yapılması veya bir tarlaya ekim dikim dahi yapılması engelleniyorsa mülkiyet hakkının özüne dokunulmuş demektir. Burada mülkiyet hakkının varlığı değil varlığı ile birlikte kullanılabilir olması önemlidir.

Demokratik hukuk devletinin bir görevi de temel hakların kullanılması önündeki engelleri kaldırmaktır. Kamulaştırmasız el koymadan dolayı mülkiyet hakkının kullanamayan özel mülk maliki ne yapabilir? Bununla ilgili özel bir yasal düzenleme yoktur. Bu konuda genel hükümlerin uygulanacağında kuşku yoktur. Ancak bu genel hükümler uygulanırken yargıda çelişkili kararlar verilince Yargıtay ÎBGK 16.5.1956 gün ve E:1, K:6 sayılı ÎBK ile konu çözüme kavuşturulmuştur. Buna göre; kişi idare aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi bu eylemli duruma razı olduğu takdirde, taşınmaz malın değer karşılığının verilmesini isteyebilecektir. Buna göre kamulaştırmasız el atmakla hiçbir şekilde mülkiyet idareye geçmemekte ve mülkiyetle ilgili olduğundan dava zamanaşımı da söz konusu olmamaktadır. Şu halde taşınmazına idare tarafından kamulaştırmasız el atılan malikin çeşitli dava hakları doğmaktadır. ( URL,6 )

Güncel Kamulaştırma Kanununun geçici maddelerinden 6.sında kamulaştırması el atma kavramı açıkça anlatılmıştır. Şöyle ki;

Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti(l)

Geçici Madde 6 – (Ek: 18/6/2010-5999/1 md.; Değişik: 24/5/2013-6487/ 21 md.)
Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.

İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, idarenin daveti veya malikin müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir.

Uzlaşma; idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün olmaması hâlinde nakdi bedel üzerinden yapılabilir.

Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanır. Bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin bilgi ve belgeler, açılacak davalarda taraflar aleyhine delil teşkil etmez. Uzlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde uzlaşılan hakkın türünü, tanınma şart ve usullerini, nakdi ödemede bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir sözleşme akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem yapılır ve uzlaşma konusu taşınmazlar resen tapuya tescil veya terkin edilir.

Uzlaşılan bedel, bütçe imkanlarıdâhilinde sonraki yıllara sâri olacak şekilde taksitli olarak da ödenebilir. Taksitli ödeme süresince, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. idare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu maddenin sekizinci fıkrasına göre idarece ödenir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen bedele ilişkin temyiz hakkı saklıdır.

Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.

Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması hâlinde, merkezi yönetim bütçesine dâhil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay ayrılır. Kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde, ödemeler, sonraki yıllara sâri olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, bütçe imkanlarıile alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. idare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.

Bu maddenin bedele ilişkin hükümleri, vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara, idare tarafından nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.

Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı imar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu madde uyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez.

(iptal onikinci fıkra: Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.: 2013/95, K.: 2014/176 sayılı Kararı ile.)
(iptal onüçüncü fıkra: Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.: 2013/95, K.: 2014/176 sayılı Kararı ile.)
(1) 24/52013 tarihli ve 6487 sayılı Kanunun 21 inci maddesi ile bu maddenin başlığı “Kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazmin” iken metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir

 

5. Geçici İşgal

Geçici işgal, bir bayındırlık hizmetinin görülmesi sırasında, bu hizmetin görülmesi için gereksinim duyulan taş, kum, kireç ve benzeri iptidai maddeleri çıkarmak veya hazırlayabilmek ya da bazı eşyaları koyabilmek için özel mülkiyette bulunan bir taşınmaza İdarece geçici olarak el atılmasıdır. Geçici işgal, kamulaştırma ve idari irtifakların tersine, kaynağını Anayasa’dan almamış, 3 Şubat 1331 tarihli Menafii Umumiyeye Müteallik Hususat İçin Efrada Ait Arazi ile Taş Ocaklarının Muvakkat Surette İşgali Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.

Geçici işgalin özel bir biçimi Kamulaştırma Kanunu’nun 28. maddesinde “Bedelsiz Kullanma Yetkisi” başlığı altında düzenlenmiştir. Buna göre, Milli Savunma Bakanlığı, milli savunma inşaat ve tesisatı için gerekli görülen gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyet ve tasarrufunda veya ruhsatname ile intifaları altında bulunmayan kireç, taş ve kum ocaklarını hiçbir harç, resim ve ücrete tabi olmaksızın kullanmaya yetkilidir. Aynı şekilde, Bayındırlık ve İskan ve Tarım ve Köyişleri Bakanlıkları ile TC Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü de aynı yetkiye sahiptirler. Geçici işgalde de, tıpkı kamulaştırmada olduğu gibi, kamu yararı ile özel çıkar karşı karşıya gelmekte ve kamu yararına üstünlük tanınarak, özel çıkar kamu yararına feda edilmektedir. Şöyle ki; bir bayındırlık işini yürüten İdare ya da müteahhit, bu işi yürütebilmek için özel mülkiyetteki bir taşınmazda bulunan kum, taş, kireç vs. gibi şeylere gereksinim duymaktadır. Söz konusu taşınmaz malikinin özel çıkarı ile kamu yararı eşit olarak kabul edildiği takdirde, İdare taşınmaz malikini rıza ve muvafakati olmaksızın, gereksinim duyduğu bu gibi ürünleri elde edemeyecek ya da bu taşınmazı kullanamayacak, bunun sonucunda da, bayındırlık hizmeti aksayacaktır. İşte bu nedenle, kamu yararı özel çıkara üstün sayılmakta ve İdareye, yapacağı bir işlem ile malikinin rıza ve muvafakatine gerek olmaksızın, taşınmaza el atma yetkisi tanınmaktadır.

 

Ancak taşınmaz malikinin kamu yararı lehine katlandığı bu fedakarlığının da, kendisine ödenecek olan bir bedel ile denkleştirilmesi gerekmektedir. (GUNDAY,2005)
Geçici işgal kamulaştırma gibi kamu yararı amacı taşımalıdır. Aksi halde hukuka aykırı olur. Sadece yetkili idare(kurum) tarafından yapılabilir. Menafii Umumiyeye Müteallik Hususat İçin Efrada Ait Arazi İle Taş Ocaklarının Muvakkaten İşgali Hakkında Kanun’un ilk maddesine bu işlemin nasıl yapılacağı yazmaktadır. Yani geçici işgal hukuksal bir işlemdir.

İlk aşama; Muvakkat İşgal Kanunu’nun 1. maddesine göre, önce geçici olarak işgal edilecek olan taşınmaz, bu taşınmaza tasarruf etme yetkisine sahip kişi ya da kişiler ile birlikte, vilayet başmühendisi ya da inşaatı kontrol ile görevli memur tarafından bir raporla tespit edilir. Bu tespit, geçici işgal işleminin hazırlık aşamasıdır. İkinci aşama, taşınmazı geçici olarak işgal edilecek kişiye verilecek tazminat miktarının belirlenmesidir. Bunun için, önce taşınmaz maliki ile anlaşmaya çalışılır. Böyle bir anlaşma olmaz ise, müteahhit ve taşınmaz maliki tarafından seçilecek birer bilirkişi, tespit edilen günde taşınmazın bulunduğu yere giderek tazminatı belirlerler. Ancak bu iki bilirkişi de tazminat miktarının saptanmasında anlaşamazlarsa, il idare kurulu tarafından üç gün içinde seçilecek bir üçüncü bilirkişi tazminat miktarını bir rapor ile belirler. Bu rapor ilgililere tebliğ edilir. Belirtelim ki, geçici işgal nedeniyle ödenecek tazminat bir yıl için belirlenir. Söz konusu rapor il idare kurulunca incelenir. İl idare kurulunun bu rapora dayanarak on gün içinde vereceği karar üzerine valilikçe bir kararname düzenlenir ve bu kararname ile o taşınmaz, bayındırlık işinin sonuna kadar işgal edilir. İşgale ilgililer karşı koyarlarsa, zabıta aracılığı ile işgal gerçekleştirilir. Geçici işgal kararnamesinin hukuka aykırılığı savıyla açılacak iptal davaları görevli ve yetkili idari yargı merciinde; yani taşınmazın bulunduğu yerdeki idare mahkemesinde çözümlenir. Kamulaştırma işleminin iptali istemiyle açılacak davalarda olduğu gibi özel bir dava süresi öngörülmediğinden, geçici işgal kararnamesinin iptali istemiyle genel dava süresi içinde dava açılabilir. Buna karşılık, taşınmaz maliki takdir olunan tazminat miktarını düşük buluyor ise, adli yargıya başvurabilir. Ancak bu başvuru geçici işgali durdurmaz. Takdir olunan tazminat yüzde yirmi fazlası ile depo olunarak işgal eylemi gerçekleştirilir. (GUNDAY,2005)

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir